Wednesday, February 26, 2014

TAKSİM'E KURŞUN DÖKTÜRDÜK



taksim e kursun dokturduk 1






Hah hah hah haaaa diye isterik bir kahkaha attı genç kız dedi Erasmus’lu kız, kahkahasının sonunda, espri yapmıştı, kendi kahkahası biterken, bir yandan da La Loca ile İspanyol dansları yapıyordu, Tünel’deki kafede.






Biz bu Taksim’e kurşun döktürelim diyordu Regis, Konnektikut’lu oğlan, La Loca ile dans ederken. Sen Mafya babası mısın, dedi, Erasmus’lu kız, kurşun filan, yapma ben kaçarım Taksim’den. Regis, Allah iyiliğini versin Leydi Erasmus, diyordu. Kurşun dökmek, Bir Türk geleneği yaa. Bak Taksim’de bir falcı var, bana demişti ki, sen git kurşun döktür, uğursuzluk var sende.






Baksana, Tünel yok, Taksim yok, sis var sis, göz gözü görmüyor, vapurlar da yok, metro yok metrolu büs yok, napcaz, Kadıköy’e nasıl geçcez ya. Biz bu Taksim’e kurşun döktürelim, hatta tüm İstanbul’a kurşun döktürelim. Var bi uğursuzluk üzerimizde.






Akşam arkadaşlarla Asmalımescit’e gittik. Latin dansları gösterisi vardı. Böyle durumlarda nolur, bütün Latin dansları kursiyerleri doldurur pisti. Hepsi gülümsemektedir. Özellikle kızlar, dans edebilen erkekler bulmaktan mutludur. Çünkü bu da bir efsanedir, erkekler dans sevmez. Kızlar da odunlarla dans etmeyi sevmez.






Arkadaş grubu genişti yine, çalışanlar, öğrenciler, Dresden’den gelenler, Kuzey Karolayna’dan gelenler, Delf’liler, Marsilya, Pamfilya, Gümüşhane’liler. Harbiye’den yürüdük ama Taksim yoktu, sis vardı. Ellerimizde nergisler, o kadar güzeller ki, insanın yiyesi geliyor.






La Loca ile dans ederek kıkırdıyorduk hepimiz. Kültür sentezi böyle bir şey olsa gerek. Biyolojik çeşitlilik işte. Bir yandan ayaklarımıza bakıp sahnede müzik yapan gruba gülücükler atıp dans ediyoruz, herkes mutlu, herkes espri yapıyor. Bu İstanbul’un dilini bileceksin, arkadaş, tamam sen Erasmus’lusun Soraya, Erasmus Köprüsü’nden geliyorsun, Rotterdam’lısın ama burası İstanbul, dilini bilmezsen, anlamazsan çarpar yutar insanı, ne olduğunu anlamazsın.






Soraya da tamam Simay tamam, kurşun döktürcez ya işte, ha ha haaaa, dedi. Kahkahalarımız geceye karışıyordu. Gece beyazdı. Beyaz Geceler. 


No comments:

Post a Comment